27 Mart 2009 Cuma

Kablettarih - Nazım Hikmet - 1929

çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan...

kulaklarımızda hâlâ

şimşekli sesi var sapan taşlarının.

ormanlarında yabani aygırlar kişniyen

dağ başlarının

kanlı hayvan kemikleriyle çevrilen sınırları

geldiğimiz yolun ucudur.

yine fakat

geniş kalçalı genç bir ananın

gergin gebe karnı gibi doğurucudur

mataralarımızda çalkalanan su.



çok uzaklardan geliyoruz..
tütüyor yanık bir et kokusu

çizmelerimizin köselesinden...

ürkerek

adımlarımızın sesinden

kanlı karanlık yıllar

kanatlı bir hayvan gibi havalanıyor...

ve karanlıklarda yanıyor

en önde gidenin

ateş bir ok gibi gerilen kolu..


çok uzaklardan geliyoruz

çok uzaklardan..

kaybetmedik bağımızı çok uzaklarla..


bize hâlâ

konduğumuz mirası hatırlatır

bedreddini simavînin boynuna inen satır.

engürülü esnaf ahilerle beraberdik.

biliriz

hangi pir aşkına biz

sultan ordularına kıllı göğüslerimizi gerdik...


çok uzaklardan geliyoruz.

alevli bir fanus gibi taşıyoruz ellerimizde

ihrak binnar edilen galile'nin

dönen küre gibi yuvarlak kafasını.

ve ancak

bizim kartal burunlarımızda buluyor

lâyık olduğu yeri

materyalist camcı ispinozanın

gözlükleri..


çok uzaklardan geliyoruz

çok uzaklardan..

ve artık

saçlarımızı tutuşturarak

gecenin evinde yangın çıkaracağız;

çocuklarımızın başlarıyla kıracağız

karanlık camlarını!..

ve bizden sonra gelenler

demir parmaklıklardan değil,

asma bahçelerden seyredecek

bahar sabahlarını, yaz akşamlarını...

26 Mart 2009 Perşembe

Yalnızlık...

"Önce kelime vardı" diye başlıyor Yohanna'ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da varolmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerde başladı; kelşme söylenemeden önce başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.

Oğuz Atay (Tutunamayanlar'dan)

25 Mart 2009 Çarşamba

Kadın Denilen Kayıp Kıta

Kadin denilen kayip kıtayı keşfe çıkan milyonlarca erkek, coğu zaman eli boş döner açık denizlerdeki bu nafile seferlerinden ...

Keşfettiğini sananlarsa bir süre sonra (belki birkaç sene, belki birkaç saat) ayak bastıkları kıtayı bambaşka bir iklime bürünmüş bulunca, Kolomb sendromuyla "Acaba yanlış kıtada mıyım " telaşına kapılırlar. Oysa genellikle kıta değildir yanliş olan; kaşifin kıtayı algılayış biçimidir ... Asgari topografya bilgisinden yoksun oluşudur ...

Kıta'nın bazen kaşife göre mevsim değistirebilen, aynı anda birkaç iklimi bir arada yaşayabilen potansiyelini algılayamayışıdır ... Güverteden karanın görünüşüyle, kıtadan kaşifin görünüşü arasındaki farkı kavrayamayışıdır. Bu pusula hatasından ötürü, kaç erkek olağanüstü bir keşfin kenarından dönmüştür, kaç kaşif, henüz keşfetmediği kıtaları yok sayarak gerçek yüzölçümünü bilmeden yaşadığı bir kıtanın kıyısında tüketmiştir nihayatini kimbilir ?

Ve kimbilir kaç kıta uzaktan gülümseyerek izlemiştir, çevrede kendisini arayan şaşkın kaşiflerin nafile turlarini ...


Can Yücel

12 Mart 2009 Perşembe

Palyaço

i.

kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

ii.

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

iii.

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
"duyamadım", derdim, "tekrar et!"
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

iv.

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
"olur öyle" dedi palyaço,
"herkes alçaktır biraz"
"otur ulan!" dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

"rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

v.

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan"
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

vi.

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz


Turgut Uyar

11 Mart 2009 Çarşamba

Sin Palabras (kelimeler olmadan)

Benden uzaklaşma

Bırak sana bakayım

Seni yanımda hissedeyim

Görüyorsun, benden uzaklaşamıyorsun

Beni bırakıp gidemiyorsun

Uyanıyorum ve seni görüyorum,

Benim yanımda ve mutlu göründüğünü hatırlıyorum

Beni izlerken buldum seni

Gözlerini

Kelimeler olmadan

Bakışlar, tebessüm ve her şey…

Yeniden hissediyorum

İnanamazdım, yeniden doğdum, yaşam…

Beni izlerken buldum seni

Gözlerini

Kelimeler olmadan

Bakışlar, tebessüm ve her şey…


Radio Tarifa - Sin Palabras


(aradım taradım sonunda bu muhteşem şarkının sözlerini çevirtebildim, sonra da kendimce birebir çeviriyi düzenledim... Eh iyi bir sonuca ulaştım sanırım)