15 Eylül 2009 Salı

yine bir Ankara sevdalısından...

"Ankara bir düşler kentidir. Kentin kendisi insanları düşler dünyasına taşıdığından değil:
İnsan Ankara 'da düş kurmadan yaşayamaz da ondan.

Ya yönetimle ilgili bir düşünüz olmalı,
ya mutlulukla ilgili,
ya iyi insanlıkla ilgili bir düşünüz olmalı ya da iyi sanatçılıkla ilgili.

Düşlersiz yaşanamaz Ankara 'da:
çünkü ufuklar sınırlıdır dağlarla, geniş bir ufuk düşümüz yoksa,
çünkü dereler sığdır ve "denetim altındadır", göğsümüzde yüreğimiz bir çağlayana
kaynak oluşturmuyorsa.
Çünkü kale terkedilmiş gözükür uzaktan, içimizde taht kuran hüküm süren astığı astık / kestiği kestik, ama sırasında kendisini de kesen bir yönetim yoksa.
Çünkü ilişkiler köhnemiş, "memurin " ve hesaplıdır, yaptığınız her şeyi karşılıksız yapmıyorsanız.

Onun için de Ankara bir düşler yatağıdır, onun çorak bir ülke, tozlu bir kent, kısır bir yaşam
ve çeşnisiz bir toprak olduğu bir yana bırakılırsa... "

Ali Cengizkan

1 yorum:

ebru dedi ki...

bilemedim bir türlü.. yermekte mi bu yazılanlar, yoksa hepimizin hissettiği gerçeklik pencerisinden bu kentin nasıl sevilebildiğini mi betimlemekte?
öyle işte hepimizin hayalleriyle, özlemleriyle ve umutlarıyla sarmalanmış bir kent..