9 Eylül 2009 Çarşamba

beklerken..

8 Eylül, akşam 7 civarı... Ankara... Hava sıcak ama bu sıcaklık akşam esintisi ile birleşmiş ürpertmekte hafifçe beni, dolmuş ama bir türlü boşalamayan bir gökyüzü, gri, yani sonbahara adım atan bir Ankara'dayım artık. Beirut ezgileri kulağımda, bir de az önce bahçe ışıkları açıldı, hafif kararan bir gökyüzü altında, çıplak ampullerle aydınlanınca daha bir güzel gözüktü gözüme sarı, mavi, yeşil ve kırmızı renklere boyanmış bu tahta masa ve sandalyeler. Aslında yol üstünde bulunan bir cafedeyim. Bahçenin iki tarafı yola dayamış sırtını ama duvar ve demir parmaklıklara sarmalanan bitkiler yolla aramda aşılması zor bir set oluşturmakta. Ne mutlu... Farkettim ki görmüyorsanız yanıbaşınızdaki gerçekleği, rahatlıkla yok sayabiliyorsunuz. Şimdi Radiohead çalmakta, araba gürültüsü mü? O da ne? Ben müzikten başka bir şey duymuyorum...

Ankara'da alışıldık bir cafedeyim aslında. Benzerleri İstanbul'da, İzmir'de ve bambaşka bir şehirde bulunmaktadır eminim. Ama Eylül'ün 8i işte, burada hava süpriz yapmayı sevmez, mevsimler serttir ama geçişleri değil. Alıştırır sizi geçişler yaklaşmakta olana. O yüzden Eylül ayındaki akşam esintileri keyiflidir, daha doğrusu o uzun kuru sıcağın ardından özlenen ve beklenendir.

Az sonra iş çıkışı buluşulacak, bitkiden duvar, renkli sandalyeler ve işte en güzeli başladı, Radio Tarifa eşliğinde buluşulacak olan arkadaşı bir başına beklemek keyiflidir bu Eylül akşamında...




Manana - Radio Tarifa

Hiç yorum yok: