15 Şubat 2010 Pazartesi

“İki Dil Bir Bavul” müzikaline ödül!














Veren Kültür Bakanlığı mıdır, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı mı, rivayet muhtelif de, ödülün enteresanlığı kesin. Beğenisini "olmayana ergi" yöntemiyle dışavuran "bakanlık", eğer olsa müziğinin de en iyi olacağını varsayarak filme ödül verdi...

Denizli'den Şanlıurfa'ya atanan bir öğretmenin Türkçe bilmeyen Kürt öğrencileri eğitmek için harcadığı çabayı anlatan "İki Dil Bir Bavul" filmi, içinde yer almayan müziğiyle En İyi Müzik Ödülü aldı. 1. İlk Yönetmen Film Festivali tarafından ödüle layık görülen film, Adana’da Yılmaz Güney ve SİYAD ödülleri, Saraybosna’da ‘EDN Talent’, Abu Dabi’de ‘En İyi Ortadoğu Belgeseli’ ödülü ve Antalya’da En İyi İlk Film dalında Altın Portakal ödülünden sonra bu son ödülüyle de tekrarı zor bir başarıya imza attı.
Yönetmenler Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan bir telefonla gelen başvuru talebine filmin bir kopyasını gönderdiklerini, daha sonra kendilerine “bir şey göndereceğiz adresinizi alabilir miyiz?” talebiyle bakanlıktan bir telefon geldiğini belirtiyorlar. Postadan gelen paketten En İyi Müzik Ödülü çıkınca bu kez merakın yerini şaşkınlık alıyor. Çünkü “İki Dil Bir Bavul” filminde birkaç saniyelik ritm sesi ve öğretmenle öğrencilerinin diyaloglarından başka “ses” yer almıyor. Kaldı ki yönetmenler de filmi müziksiz olarak değerlendiriyor ve ekliyor, “ödül şaka gibi!”
Bir başka ayrıntı da yarışmanın Kültür ve Turizm Bakanlığı çalışması olduğu düşünülürken ödülle ilgili haberlerde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın adının geçiyor oluşu. Şimdi herkes bakanlıklardan bir açıklama bekliyor. Ancak neden müzik ödülü sorusuna “içimizdeki sesi dinledik” yanıtını almak da mümkün görünüyor.

http://haber.sol.org.tr/postal/iki-dil-bir-bavul-muzikaline-odul-24030 adresinden...



6 Şubat 2010 Cumartesi

keyifli bir uyanış diyelim biz buna...

Aslında bir süredir rahattayım, ders, ödev, makale koşturmacalarına ara vereli 1 hafta oldu ama bitmez bu "bir garip araştırma görevlisi"nin işleri, bitmez...
Önümüzdeki dönemin hazırlığı vardır daha yapılacak; ara yıl tatili vakti hocalar aranıp bulunmalı, ders programları hazırlanmalı, sonra da o derslere yaraşır derslikler bulunmalı... bitmez bu çile bitmez. Yine de akşamları size aittir ya, bir de okunacak yazılacak şeyler ya askıya alınmış ya da asgari düzeye indirilmiştir ya değmeyin keyfime. Böyle yarı keyifli, yarı koşturmalı geçirdim bu haftayı işte ama bugün itibariyle ders programı da tamamlandı. Boşta mı kaldım ne? Yok yok, ben keyifli bir uyanışın başındayım diyeyim şu anıma ya da kısa sürecek güzel bir rüyanın başında oluşum mu daha bir uydu bu durumuma? Bilemedim... Olsun ey ikinci dönem, sen kapıma dayanana kadar emin ol ki ben günlerimi pek bir güzel geçireceğim :)

Güzelliğe en çok yakışan ile, müzik ile devam edelim. Vazgeçemediğimden, Tom Waits'den ama bu sefer Cibelle yorumu ile...



bir de şarkının sözlerinin türkçe çevirisini ekleyelim daha bir güzel olsun...

başını, eskiden kalbimin olduğu yere yasla
toprak üzerimde kalsın
uzan yeşil çimenlere
beni sevdiğin zamanları hatırla
yaklaş iyice,
çekinme
yağmurlu gökyüzünün altında dur,
ay yükseliyor ufuktan,
trenler geçerken beni düşün,
üzerimde biten çalı çırpıyı temizle
geçip gitmedi mi tren çalaçala düdüğünü?
boşluğa karıştım ben
uçuyorum artık havada,
gölgemde dur,
artık her şey benden oluşuyor.
hava raporunda bugün diyecek ki
yağmur kokusu var havada.
tanrı yıldızları aldı, birleştirdi onları,
artık kuşlar ayırt edilmiyor tomurcuklardan.
benden kurtulamayacaksın hiç bir zaman,
tanrı beni ağaca dönüştürecek.
bana elveda deme
yalnızca gökyüzünü anlat bana
ve eğer gökyüzü düşerse sözlerimin üzerine
şakacı kuşlar yakalarız seninle
başını, eskiden kalb,min olduğu yere yasla
toprak üzerimde kalsın
uzan yeşil çimenlere
beni sevdiğin zamanları hatırla...